NOSTALJİ: Ankara'da Erasmus Hayalleri...
400 avro... Biri sarışın, biri çok kenardan bakınca Güney Amerika vaybı veren iki kız... Ezhel'in Pavyon şarkısı... Birlikte Erasmus planları... Yaşanan maddi manevi(Erasmus puanı) yetersizlikler...
Güldüler... İnanmadılar... Dalga geçtiler... Ankara'da Erasmus mu puahahaha dediler...
Haklıydılar.
Ankara yazmadık. Adam olana çoktu bile.
Ama hayali o kadar güzeldi ki... Corona sayesinde yakında hayal yerine gerçek olucak çünkü bu gidişle Avrupa'ya gitmek pinky için bot olmayan mühendis sevgili bulmak kadar benim içinse Doktorlar'daki Arslan'ın tek eşli yaşaması kadar zor.
Bu fikir ilk aklımıza geldiğinde güldük... Ama hayal ettikçe ve sarışın sayesinde yaşayacağımız ihtişamlı hayatı düşündükçe işler ciddiye bindi. Her şeyden öte Ankara'da fake Erasmus öğrencisi olarak takılıp milleti keklemek başlı başına heyecan kaynağıydı. Türkçe bilmiyormuş gibi yapıp hibeyi iki katlı bir villaya yatırma fikri bütün bünyemizi ele geçirmişti. Trenle İstanbul'a gidip gelmenin kolaylığı, ve geride bıraktığımız üniversiteye olan nefretimiz (ben o kadar nefret etmiyorum ama)(ben hayattan nefret ediyorum.) ise bizi besliyordu. Erasmus partileri verip milletin türkçe konuşmalarını dinlemek, ve artan parayı pavyonda yemek... İnanılmaz ileri görüşlü bir planmış meğersek.
Işıl ışıl her yer
Her yer sanki pavyon
Erasmusa gidek gardaş
ODTU'ye let's go...
Bu hayalimizle herkes dalga geçmişti. Biz zaten adam olmadığımız için bu planı uygulayamadık. Pişmanız.
Güldüler... İnanmadılar... Dalga geçtiler... Ankara'da Erasmus mu puahahaha dediler...
Haklıydılar.
Ankara yazmadık. Adam olana çoktu bile.
Ama hayali o kadar güzeldi ki... Corona sayesinde yakında hayal yerine gerçek olucak çünkü bu gidişle Avrupa'ya gitmek pinky için bot olmayan mühendis sevgili bulmak kadar benim içinse Doktorlar'daki Arslan'ın tek eşli yaşaması kadar zor.
Bu fikir ilk aklımıza geldiğinde güldük... Ama hayal ettikçe ve sarışın sayesinde yaşayacağımız ihtişamlı hayatı düşündükçe işler ciddiye bindi. Her şeyden öte Ankara'da fake Erasmus öğrencisi olarak takılıp milleti keklemek başlı başına heyecan kaynağıydı. Türkçe bilmiyormuş gibi yapıp hibeyi iki katlı bir villaya yatırma fikri bütün bünyemizi ele geçirmişti. Trenle İstanbul'a gidip gelmenin kolaylığı, ve geride bıraktığımız üniversiteye olan nefretimiz (ben o kadar nefret etmiyorum ama)(ben hayattan nefret ediyorum.) ise bizi besliyordu. Erasmus partileri verip milletin türkçe konuşmalarını dinlemek, ve artan parayı pavyonda yemek... İnanılmaz ileri görüşlü bir planmış meğersek.
Işıl ışıl her yer
Her yer sanki pavyon
Erasmusa gidek gardaş
ODTU'ye let's go...
Bu hayalimizle herkes dalga geçmişti. Biz zaten adam olmadığımız için bu planı uygulayamadık. Pişmanız.
Yorumlar
Yorum Gönder